Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), İstanbul-Aksaray Şube Eş Başkanı Diren Can Kaya ile bu grev üzerine röportaj yaptık.
Kaya, özel hasteneler ve yandaşlar icin peşkeş çekilen bir sağlık sistemi olarak ifade ederek, mevcut sağlık bakanının ve siyasetinin sahada sağlık emekçilerine dönük karalama yaptığını ve grev kırıcılığı yaptığını belirterek “Biz mücadelemizin sonuç vereceği inancıyla direniyoruz” dedi.
– Aile hekimlikleri (1. basamak sağlık kurumları), performans kriterlerine dayalı yeni yönetmeliğe karşı bir kez daha, üçüncü kez iş bırakıyor. Öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın geri adım atmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Sağlık Bakanlığı’nın geliştirdiği hamlelerden önce bizim sağlığa bakışımızı ve iktidarın bakışını aktararak başlayalım. Biz sağlığı bireyin toplumsal, ruhsal, bedensel ve siyasal açıdan tam bir iyilik halinde olması olarak değerlendiriyoruz. Sağlık hizmeti ise halka; ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli ve anadilinde verilmesi gerektiğinin bilinciyle ele alıyoruz.
Ayrıca sağlıklı olmanın değerinin bilinci ve bu hizmetin sunuluşunun planlamasını sadece sermaye yanlısı bir grubun keyfine göre değil, toplumun bütün örgütlü yapılarının biraraya gelerek ele alması sonucu kolektif bir akılla inşa edilerek sunulması taraftarıyız.
22 yıldır ülkeyi yöneten iktidar ise sağlığı ele alırken öncelikle hastalık ve özelleştirme politikalarıyla, bir avuç sağlık tüccarının çıkarları üzerinden sağlık açlığı yaratarak değerlendiriyor. Buna kışkırtılmış sağlık politikaları diyoruz.
Biz öncelikle koruyucu sağlık hizmetlerinin yani (aile sağlığı merkezi-Aile Hekimliği) dediğimiz 1. basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve sağlık bakanlığı bütçesinin özel hastanelere değil, “yap-devret-işlet” modeli olan şehir hastanelerine değil, bu alana aktarılması için mücadele ediyoruz. Oysa sizlerin de bildiği gibi apartman altı, derme çatma, sağlık tesisiyle hiçbir şekilde bağdaşmayan yerlere sağlık emekçileri ve halkın sağlık hakkı hapsedilmiş durumda. Böyle bir sistemin içerisinde bu konuların hiçbirisini düzeltmek için hamle yapmayan iktidarın performansa dayalı eziyet yönetmeliğiyle karşı karşıya kalmış bulunmaktayız.
Sorunuza gelecek olursak, militarist bir yönetim anlayışına sahip olan iktidar tarafından yönetilen sağlık bakanlığının elbette ki kolay geri adım atmayacağının bizler zaten bilincindeyiz. Bu mücadeleye yaklaşıyoruz ancak altını çizerek belirtmek isterim ki; şunlar asla gözardı edilmemeli, Bakanlık tüm kadrolarıyla, devletin tüm imkanlarıyla, yandaş basının tüm gücüyle durmaksızın grevimizi karalama propagandası yürütmektedir.
Bizzat sağlık bakanının kendisi sahaya inmiş bir yandan halka yönetmeliğin propagandasını yaparken diğer yandan sağlık emekçileriyle hem yüzyüze hem online telefon bağlantıları ile temas ederek bizzat kendisi ve siyaseti, grev kırıcılığa soyunmuş bulunmaktadır. Üstüne üstelik sağlık emekçilerinin maaşlarından % 25’e varan kesintilerle ekonominin bu sıkıntılı günlerinde mücadele eden sağlık emekçilerinin şahsında halklarımızın sağlık hakkına saldırılardan da geri durulmamaktadır.
Tüm bunlar ele alındığında geri adım atmamış olarak değil tüm imkanlarıyla saldırıya geçmiş bir bakanlık görüyoruz. Değerlendirmeyi bu minvalde yaparsak daha sağlıklı olacaktır. Biz mücadelemizin sonuç vereceği inancıyla direniyoruz.
Sağlıkta durum trajik!
– Bu grev vesilesiyle Türkiye’deki sağlık sisteminin geldiği nokta hakkında neler söylenebilir. Sağlıkta Türkiye’nin tablosu nasıl sizce?
– Sağlığı üreten sağlık emekçisi, iktidarın kışkırtılmış sağlık politikalarıyla birlikte ağır iş yükü, angarya, mobbing ve yoksulluk altında tükenmiş, parçası olduğu halk tarafından şiddete uğruyor ve ölümle karşı karşıya gelerek, yaşama ve yaşatma mücadelesi veriyorsa ortada bir sistem, bir sağlık tablosu kalmamıştır. OECD verileri her şeyi özetlemektedir.
Genç nüfusa sahip bir ülke halkının yaşlı nüfusa sahip ülkelere göre daha çok hastanelere başvuruyorsa bu durum trajiktir.
İktidar hastanelere başvuru sayıları üzerinden “şu kadar kişiye hizmet ettik” diyerek bunu propagandaya çevirse de durum ortadadır.
– 6-10 Ocak günü üçüncü kez yapacağınız grev nasıl örgütlendi, sağlık örgütleri süreci nasıl ele aldı?
– İlk olarak şehirlerde basın açıklamalarıyla başlayan, 19 Ekim 2024 Ankara’da Aile Hekimliği mitingi ile devam eden ve iş bırakmalarla süregelen bugünlerde, iktidar ve sermaye yanlısı olmayan, halklarımızın sağlık hakkının ve sağlık emekçilerin mali, özlük ve demokratik haklarının safında duran tüm emek ve meslek örgütleri konuyu titizlikle ele almaktadır.
Mücadelemiz sürecek!
– Grev için başta sağlık örgütleri ve sağlık emekçileri olmak üzere demokratik kamuoyuna nasıl çağrı yapmak istersiniz?
– AKP’nin iktidara gelişiyle 2003 senesinde “sağlıkta dönüşüm” adıyla başlayan ve o günlerden bugünlere gelen, sermayeye hizmet eden ve sağlıksızlık üreten yıkım politikalarına karşı başta sağlık emekçileri olmak üzere, sağlık emek meslek örgütlerini mücadeleyi büyütmeye davet ediyoruz.
Tüm demokratik kamuoyu ve halklarımıza ise şunları söylemek isterim; Bizler bu toplumun bir parçası olarak, sağlığa erişim her yurttaşın yurttaş olma hakkıdır. Ülkedeki tüm demokratik haklardan mahrum olduğumuz gibi en temel hizmet olması gereken sağlık hakkından da mahrum bırakılıyoruz.
Sermayeye, ranta, savaşa bütçe ayıran iktidarın vergilerimizi alarak bizi mahrum bıraktığı şey en temel haklarımızdan birisidir.
Yurttaşa yönelik kamusal hizmet üretmeme, sağlık hakkından yoksun bırakma bilinçli bir politikadır. Özel hastaneler ve yandaşlar için peşkeş çekilen bir sağlık sistemi halka hizmet etmekten öte bir kesimi zengin etmeye dönük siyasetlerdir.
Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın üyeleri SES’liler olarak sağlık hakkının en insani haklardan olduğunu bilerek, vergilerimizle oluşturulan bütçelemede halklarımızın “ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde” bir sağlık ve sosyal hizmete erişene kadar ısrarla bu hakkın dile getirilmesini, bizim de bu erişim gerçekleşene kadar ve sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin insanca yaşayacakları, güvenceli iş, güvenli gelecek sahibi olacakları, mali, özlük ve demokratik haklarına kavuşacakları bir sistemi kurana kadar mücadelemizin süreceğinin bilinmesini istiyoruz.