GüncelMakalelerPusula

PUSULA | Kazanmanın Güvencesi Ezilenlerin Birleşik Mücadelesidir

"Bu köksüz-kokuşmuş burjuva anlayışlara karşı ideolojik cephede hesaplaşmak bir zorunluluktur. Bu görev yerine getirildiği oranda, başta gençlik ve kadınlar olmak üzere, tüm ezilenleri anti-emperyalist bir bilinçle eğitmenin imkânı doğar"

Emperyalizm, faşizm ve her türden gericiliğin saldırılarına karşı, ezilenlerin en büyük güvencesi, kendi aralarında kuracakları birliktir.

Birliğin-örgütlülüğün olmadığı veya zayıf olduğu her yerde ezilenler için tehlike büyüktür. Yüzyılların acı tecrübeleri her zaman kulağımıza bu gerçeği fısıldıyor. Dolayısıyla proleter hareket, ezilenlerin birliğini esas alan mücadele araçlarının yaratılmasında ilkeli olduğu kadar, yeri gelince esnek politikalar izleme kabiliyetini de gösterebilmelidir.

Enternasyonal mücadeleyi önemsemelidir. İçinden geçmekte olduğumuz sürecin gerçekliği bu ve benzeri konularda atak ve yaratıcı pratikler sergilememiz gerektiğini gösteriyor.

Yaşanan bunca olumsuz tecrübeye rağmen hala demokrasiye, özgürlüğe dair burjuva egemenlik sisteminden bir şeyler beklemek, gerçekler yerine, gerçekleşmesi mümkün olmayan hayalleri koymaktır. Bu, demokrasi ve özgürlük düşmanı kapitalist-emperyalist sistemin her geçen gün dünya halklarına reva gördüğü yoksulluk ve zulmü görmemektir. Kürdün üzerine cihatçı çeteleriyle yürüyen, işçi direnişlerine saldıran, grevleri yasaklayan, emekçilerin insanca bir yaşam sürdürme talebine kolluk güçlerinin şiddetiyle yanıt veren Türk devletini tanımamaktır.

Bu nedenle bu coğrafyada koşullar, demokrasi ve özgürlük isteyen, emperyalist işgallere, saldırılara karşı çıkan, sömürü ve zulüm politikalarına dur demek isteyen herkese mücadeleyi-eylemli bir pratiği dayatıyor. Her devrimci birey, her kurum tutumunu bu nesnel olguya göre belirlemek zorundadır.

Diğer bir ifadeyle ya bu nesnel olgulara göre devrimci bir tutum alınacak ya da sömürü ve zulüm dünyasının uysal birer kölesi olunacaktır. Başka bir ara yol yoktur.

An itibariyle dünya halklarının, ezilen ulusların demokratik hak ve özgürlük mücadelelerinin “terörizm”, “milli güvenliği bozma” faaliyetleri olarak görülüp, suçlu ilan edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Sözgelimi İsrail siyonizmi “güvenliğini” gerekçe göstererek Gazze’yi kan gölüne dönüştürdü, Golan tepelerini işgal etti. Türk devleti aynı gerekçelerle Suriye’de, Irak’ta her gün Kürt halkına, halklara bombalar yağdırıyor.

ABD emperyalizmi başta olmak üzere birçok emperyalist güç, insanlığa karşı suç işlemeye devam ediyor.

Emperyalistler ve suç ortakları, ezilen halk ve ulusların kendi topraklarında güven içinde yaşamalarına izin vermiyor. Kendi geleceklerini özgürce belirleme haklarını ellerinden alıyor. Emperyalist müdahalelere, işgallere karşı yükselen her sesi “terörist” faaliyet olarak görüyorlar.

Dahası Türk devleti, gelinen aşamada Kürdün varlığını güvenliği için bir tehdit olarak görüyor. Rojava halkının özgür iradesiyle seçmiş olduğu yöneticilere suikastlar düzenliyor, “topraklarınızı terk edin, silahlarınızı gömün” diyerek tehditler savuruyor. Bu haydutluğa yapılan her itirazı da, işgalciliğine, katliamlarına bir gerekçe sayıyor.

Sınıf düşmanlarımızın tarihi, kendisinden olmayanı, kendisi gibi düşünmeyeni yok etme, sindirme üzerine kuruludur. Bugün emperyalist güçlerin, TC ve Siyonist İsrail’in Suriye topraklarında ortaya koymuş oldukları tüm saldırgan ve katliamcı politikalar, onların sınıfsal karakterlerinin doğal bir sonucudur. Bu durum aynı zamanda ezenlerle-ezilenlerin çıkarlarının aynı olamayacağı gerçekliğinin de somut bir kanıtıdır.

Bu kanıt, sınıf savaşımını yadsıyan, proletaryanın tarihsel misyonunu karartmaya çalışan tüm anti-MLM anlayışların üzerinde yükseldiği zeminin köksüzlüğünü de ortaya koyuyor.

Bu köksüz-kokuşmuş burjuva anlayışlara karşı ideolojik cephede hesaplaşmak bir zorunluluktur. Bu görev yerine getirildiği oranda, başta gençlik ve kadınlar olmak üzere, tüm ezilenleri anti-emperyalist bir bilinçle eğitmenin imkânı doğar. Emperyalistlerin ve gericilerin etnik, dinsel ve mezhepsel temelde var olan tarihsel düşmanlıkları körükleyen karşı devrimci politikaları boşa çıkarılır. Sınıf bilinçli proletarya tüm bu yaşananlara karşı tutumunu belirlerken her türlü burjuva anlayıştan uzak durmalı ve halkın çıkarlarını gözeterek hareket etmelidir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu