GüncelMakaleler

POLİTİK-GÜNDEM | Yeni Bir Yıla Girerken; Daha Fazla Direniş, Daha Fazla Mücadele!

"Enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halkları geceyi gündüze, kışı bahara çevirmeye muktedir. 2025 yılı mücadele dolu bir yıl olacaktır"

2024 yılını geride bıraktık. Geride bıraktığımız yılda yaşananlar ve gelişmeler bir kez daha kapitalist emperyalist sistemin insanın doğasına ters, sömürücü, baskıcı ve katliamcı yüzüne işaret ediyordu.

2024 yılında uluslararası alanda yaşanan gelişmeleri burada teker teker ifade etme şansımız olmamakla birlikte ön plana çıkan kimi gelişmeler; emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik krizinin halen sürmekte olduğunu; bu krizin emperyalist tekellerin arasında rekabeti ve pazar mücadelesini yer yer açıktan ve çoğunlukla vekaleten yürütülen silahlı çatışmalarla sürdürüldüğünü göstermiştir.

Geride bıraktığımız yıl, emperyalizm ile ezilen uluslar ve halklar arasındaki çelişkinin, emperyalist ülkelerde burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişkinin ve emperyalist tekeller ve emperyalist tekellerin sözcüleri devletler ve kampları arasındaki çelişkilerin sertleştirdiğini gösteren gelişmelerle tanımlanabilir.

İstatistik veriler, kapitalist emperyalizmin özellikle ekonomik ve mali krizinin 2024 yılında da sürdürdüğünü göstermektedir. Bu durum, 2008 ekonomik ve mali krizinden beri süregelen durgunluk ve yavaş büyüme halinin devam ettiğini göstermesinin yanında belli başlı kapitalist devletlerin sürekli olarak ekonomik durgunluk (resesyon) içinde olmasına neden olmaktadır. Emperyalist kapitalist merkezlerde ekonominin özellikle pandemi sonrası “toparlanma” açıklamalarının önceki üretim seviyelerine ulaşamadığını ifade etmek gerekir. Nitekim küresel ekonomik büyümenin önümüzdeki yıl % 3’ü aşması beklenmemektedir. Pandemi sonrasında kapanmalar ve işten çıkarmalarla birlikte üretici güçlerde hızlı bir yıkım ve bozulma yaşanmış durumdadır.

Buna rağmen en büyük kapitalist milyarderler servet biriktirmeye sürdürürken, işçiler ve emekçiler sosyo-ekonomik koşullarında gerileme ve bozulma yaşamaya devam etmiştir. İşçi sınıfının ve emekçilerin satın alma gücünün düşmesi, üretime kıyasla tüketimde darboğaz yaşanmasına neden olmaktadır. Bunun yanında emperyalist tekellerin artan korumacılık politikaları ve jeo-politik gerilimler ticaret akışını bozmuş ve aşırı üretimi daha da şiddetlendiren pazar engelleri yaşanmasına neden olmuş durumdadır.

Emperyalist paylaşım savaşına doğru

Küresel kapitalist durgunluk, büyük emperyalist güçler arasındaki ekonomik ve siyasi çatışmaları yoğunlaştırmıştır. Diğer bir ifadeyle 2024 yılında da emperyalist tekellerin ve onların temsilcisi emperyalist devletler arasında artan rekabetin, emperyalist tekellerin sözcüsü devletler arasında yeni ittifak ilişkilerine ve kamplaşmalarla sürdürüldüğünü, yaşanan gelişmelerin emperyalist kamplar arasında çelişkileri daha fazla keskinleştirdiğini ifade etmek gerekir.

Bu çelişkinin keskinleşmesi ise ABD-AB-İngiltere ile Rusya ve Çin emperyalistlerinin oluşturduğu iki emperyalist kampın Ukrayna ve Ortadoğu’da süren savaş ve çatışmalarda olduğu gibi silahlı çatışmalarla pazar ve hegemonya mücadelesi içinde olmalarına neden olmaktadır.

Bu pazar ve hegemonya mücadelesi yeni bir emperyalist paylaşım savaşına hazırlığı da içermektedir. Henüz emperyalist tekeller arasındaki güç dengesi ve rekabetin boyutu yeni bir emperyalist paylaşım savaşını ertelese de; kapitalizmin ekonomik krizinin süreklileşmesi ve dahası kapitalist kâr oranlarının düşmesi ve emperyalist tekeller arası pazar mücadelesinin kaçınılmazlığı gibi nedenler, emperyalist tekeller arasında pazar için paylaşım savaşını (Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı) tetikleyecek potansiyeli içinde taşımaktadır.

Geride bıraktığımız yıl yaşanan gelişmeler, bu potansiyeli daha da artırmış durumdadır. Emperyalist hegemonyası giderek aşınan ve güç kaybeden ABD emperyalizminin ve onunla ittifak içinde olan İngiltere ve AB emperyalistlerinin sözcüleri tarafından yapılan açıklamalarda yeni bir savaşa hazırlandıkları net olarak anlaşılmaktadır. Özellikle ABD emperyalistlerinin askeri örgütü olan NATO’nun konumlanışı ve Ukrayna savaşında üstlendiği rol bu gerçeği fazlasıyla kanıtlamaktadır.

Bunun karşısında Rusya emperyalistleri Ukrayna’yı işgal savaşında olduğu gibi “aktif bir savunma” içindedir. Çin emperyalistleri ise “geleneksel” politikalarını sürdürmekte, dünya pazarlarında “yeni ve genç” bir emperyalist olarak güç biriktirmeyi sürdürmektedir.

2024 yılında dünya nüfusunun çoğunluğunu kapsayan pek çok ülkede seçimler gerçekleştirildi. Seçimlerin burjuva demokrasisi açısından kendi diktatörlüğünü meşrulaştırmanın aracı olarak kullanıldığı bilinmekle birlikte, kimi seçim sonuçlarının ve seçildiği ilan edilen adayların da açıkça gösterdiği üzere, seçim olgusu emperyalist-kapitalist sistemin krizini göstermesi açısından önemlidir. Örneğin emperyalist sistem içinde hegemonyası sarsılan ABD emperyalizmi kurtuluşunu Donald Trump’ın yeniden seçilmesinde aramaktadır.

D.Trump’ın ABD emperyalist tekelleri için bir “kurtarıcı” olarak seçilebilmiş olması, uluslararası burjuvazinin içinde bulunduğu duruma dair net bir fikir vermektedir. Yine Fransa’da yapılan genel seçimlerin ilk turunda faşist adayın kazanması karşısında ikinci turda birleşen ilerici ve sol güçlerin Yeni Halk Cephesi’nin seçimleri kazanmasına rağmen, Fransız emperyalist burjuvazisinin temsilcisi başbakanlığı seçimi kazananlara vermemiştir. Bu durum burjuva demokrasisinin kendi sınıf çıkarları söz konusu olduğunda kendi yasalarını bile tanımadığını göstermektedir.

Öte yandan küresel kapitalist durgunluk yarı-sömürge ülke işçi sınıfını ve halklarını da doğrudan etkilemeyi sürdürmektedir. Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki ülke halklarının ezici çoğunluğu yarı-sömürge ekonomik koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Yarı-sömürge ülkeler tarımsal üretim yapmaya devam etmekte ve hammadde ihracatçısı ya da çok uluslu şirketler için ucuz işgücü sağlayıcısı olarak hizmet vermeyi sürdürmektedir. Küresel kapitalist durgunluk, yarı-sömürge ekonomilerde ucuz ihracata olan talebin azalmasına ve montaj hattı imalatına yönelik yabancı yatırımların yavaşlamasına neden olmuştur.

Yarı-sömürge ülke ekonomileri artan ticaret açıkları ve borç seviyeleri nedeniyle aşırı yük altındadırlar. Bu ülke halkları yoksulluk, açlık, cehalet, yetersiz beslenme ve hastalıkların damgasını vurduğu kötüleşen sosyo-ekonomik koşullardan ve topraklarının yıllarca süren emperyalist yağmasından kaynaklanan iklim felaketlerinin ağır etkileriyle karşı karşıyadır.

Enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halkları açısından 2024 yılı birçok gelişmeye tanıklık etmekle birlikte özellikle İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırım saldırılarının yanında, Bangladeş’te yaşanan halk ayaklanması ve yılın sonlarına doğru Suriye’de yaşanan iktidar değişikliği süreçte ön plana çıkan gelişmeler olmuştur. Bangladeş’te yaşanan halk ayaklanması öncesi ve sonrasıyla yarı-sömürge ülkelerde devrim mücadelesi açısından önemli dersler taşımakla birlikte, İsrail siyonizminin Ortadoğu coğrafyasındaki saldırganlığı, gerici İran molla rejimiyle çelişkisi ve son olarak Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi ve iktidarı selefi cihatçılara verilmesi gibi gelişmeler sonuçları itibariyle coğrafyamızda işçi sınıfı ve halklar açısından önümüzdeki yılları belirleyecek dinamikler taşımaktadır.

 

“Türkiye Yüzyılı”: Artan sömürü, derinleşen yoksulluk, büyüyen açlık, işgal ve ilhak savaşları

Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan Türkiye halkı açısından 2024 yılı özellikle ekonomik koşullar açısından oldukça zorlu geçmiştir. Emperyalist sermayenin 2023 seçimleri sonrasında Türkiye ekonomisinin başına kayyum olarak atadığı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uygulamaya koyduğu politikalar belirleyici olmuştur.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkı açısından 2024 yılının ekonomik koşullarını belirleyen, emperyalist sermaye ve onunla işbirliği içindeki Türk komprador sermayesinin çıkarlarını savunan “Şimşek Programı” oldu. Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın “Bir Müslüman olarak Nas ne gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” diyerek ısrarla savunduğu faiz indirimi beraberinde enflasyonu artırmış, bu ise işçi sınıfı ve emekçi halkın alım gücünü önemli oranda etkilemiş, geniş kitlelerin yoksulluk ve hatta açlık koşullarında yaşamalarına neden olmuştur.

“Şimşek Programı” adı altında uygulanan “enflasyonu düşürme programı” TL’nin reel olarak değerlenmesine (faiz artışları) ve reel ücretlerin baskılanmasına dayanıyordu. Bu program 2024 yılı boyunca enflasyonu düşürmede başarısız olmasının yanında zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapmıştır. Bu anlamıyla komprador ve bürokrat sermaye açısından “başarılı” bir program olmakla birlikte işçi sınıfı ve halk açısından sömürünün artması, yoksulluğun derinleşmesi ve açlık koşullarının genelleşmesine yol açmıştır. Buna rağmen bizzat bu politikaların uygulayıcısı olan M.Şimşek; “Türkiye’de ciddi bir enflasyon ve hayat pahalılığı sorunu var” ifadelerini kullanabilmektedir. (24 Aralık)

Bu anlamıyla 2024 yılında iki fotoğraf ortaya çıkmıştır. Biri AKP-MHP faşizminin politikalarıyla krizi fırsata çevirerek zenginleşen küçük bir azınlığın fotoğrafı, diğeri ise milyonların çektiği açlık ve sefalet fotoğrafıdır. Bu gerçeği Türkiye halkının ezilen ve sömürülen bütün sınıfları için rahatlıkla ifade edebiliriz.

Örneğin Maraş merkezli gerçekleşen ve resmi açıklamaya göre bile 50 binin üstünde insanın katledildiği 6 Şubat depremlerinin birinci yıldönümünde hem depremzedelerin ihtiyaçları ve talepleri karşılanmadı hem de depremzedelerin protestolarına neden oldu.

İşçi sınıfının iş güvenliğinden yoksun, ağır çalışma koşullarına dayalı sömürüsünün artırılmasının yanında, düşük ücretlere yönelik eylem ve tepkilerine, sendikal örgütlenme taleplerine ve son örneğinin metal işçilerinin grevinin “milli güvenlik” gerekçesiyle ertelenmesinde olduğu gibi baskı, gözaltı ve yasaklarla karşı karşıya kaldı. Bunun yanında işçi sınıfı “iş kazaları” adı altında iş cinayetlerine uğramaya devam etti. Son örneğini 24 Aralık’ta Balıkesir’in Karesi ilçesinde 8’i kadın 11 işçinin katledilmesiyle yaşanan 2024 yılındaki iş cinayetlerinde 1.708 işçi iş cinayetlerinde katledildi. Bu rakamlarla Türkiye komprador kapitalizmi, Avrupa’da birinci, dünyada 3. sırada yer aldı.

2024 yılında köylüler tarımsal üretimden uzaklaşmaya devam etti. Zor koşullarda üretim yapan küçük köylülük, yükselen girdi maliyeleri nedeniyle ürettiğinin karşılığını alamadı.

Bu nedenle uzun yıllar sonra ilk defa yaygın bir köylü kitlesi araçlarıyla yollara çıkarak eylem yaptı, protestolar gerçekleştirdi.

2024 yılında kadınlar katledilmeye devam etti. Nitekim 2024’ün ilk 10 ayında 357 kadının katledildi. AKP-MHP iktidarının İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması ve faşizmin ataerkiyle ittifakından güç alan politikaları, Türkiye toplumundan kadınların ve LGBTİ+ların can güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturmaya devam etti. Buna karşılık kadın ve LGBTİ+ örgütleri, 2024 yılında faşizme ve ataerkiye yönelik militan mücadelelerini sürdürdüler.

2024 yılında gençlerde ekonomik kriz ve bununla ilintili yoksullaşma, barınma sorunu, toplumsal baskı, gelecek güvensizliği koşullarıyla yüz yüze bırakıldı. Buna karşı gençlik faşizmin kendisine dayattığı geleceksizleştirme saldırısına yönelik olarak mücadelesini tutuklamalara, gözaltılara ve baskılara karşı kararlılıkla sürdürdü.

Bu mücadelede onlarca genç tutuklandı.

TC devleti 2024 yılını “emekliler yılı” ilan etmişti. AKP-MHP iktidarı bu politikasına uygun olarak en düşük emekli maaşını 12 bin lira olarak ilan etti. Bu rakam yüksek enflasyon koşullarında emeklikleri derin bir yoksullukla karşı karşıya bırakmanın yanında açlıkla yüz yüze bir yaşamı dayattı. Emeklikler kendilerine karşı dayatılan bu politikaya karşı mücadelelerini sürdürdü.

2024 yılında komprador kapitalizmin emperyalist sermaye ile işbirliği içinde, maden arama ve çıkarma, enerji üretimi vb. gerekçelerle yağmalamaya devam etti. Son örneğini Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat’ta meydana gelen heyelanda, 9 işçinin siyanürlü toprak altında kalması ve büyük bir çevre katliamı gerçekleşmesiyle yaşadığımız bu çevre katliamlarına karşı, köylüler ve ilerici güçlerin oluşturduğu ekoloji örgütlerin mücadelesi ise sürdü.

2024 yılında başta Kürt ulusu olmak üzere çeşitli milliyetlere ve başta Aleviler olmak üzere ezilen inançlara yönelik asimilasyon, inkâr ve imha siyaseti devam ettirildi.

Ezilen inançlara sahip halkımızın en demokratik talepleri karşılanmazken, bu inançlara yönelik ayrımcılık suçları işlenmeye devam etti. Alevi inancına yönelik “düzenin Alevisi” yaratma çabaları sürdürüldü. Suriye’de yaşanan iktidar değişikliği sonrasında ise Alevileri hedefleyen nefret suçları “Siyasal Alevilik” adı altında bir kampanyayla sürdürüldü. Bu saldırılara rağmen başta Aleviler olmak üzere ezilen inançların mücadelesi sürdü.

Türkiye’de ezilen bağımlı Kürt ulusunun iradesinin tanınmamasının yanında yerel seçimlerde kazandığı belediyelere kayyum atama politikası ise sürdürüldü. TC faşizmi bununla yetinmeyerek başta Kuzey ve Doğu Suriye olmak üzere, Irak Kürdistanı’nda işgal ve ilhak saldırılarını devam ettirdi. Suriye’de yaşanan gelişmelere paralel bir yandan A.Öcalan’la görüşmeye “izin verilirken” diğer yandan “kendi Kürdünü” yaratma politikası ısrarla sürdürüldü. Bu saldırılara rağmen Kürt ulusunun mücadelesi sınır içinde ve dışında devam etti.

2024 yılı dünya da ve Türkiye’de bir yandan yoğun bir sömürü, baskı, saldırı ve haksız savaşlara sahne olurken, diğer yandan enternasyonal proletarya ve ezilen dünya haklarının mücadelesine de tanık oldu.

2025 yılında da benzer bir durum söz konusu olacaktır. Baskının, sömürünün, zulmün ve katliamın olduğu yerde, direniş ve isyanlar olacak, haksız savaşlara karşı haklı savaşlar verilmeye devam edecektir. Enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halkları geceyi gündüze, kışı bahara çevirmeye muktedir. 2025 yılı mücadele dolu bir yıl olacaktır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu